Sadakataşı Derneğimizin 20.08.2018 tarihinde bayramlaşmak için düzenlediği Arnavutluk programı için İstanbul'dan yola çıktık. Yeşilköy (Atatürk) Havalimanında hazırlıklarımızı yaptık ve uçağa bindik. Motorların ısınması kalkış derken 45 dakika gecikme oldu. Bilindiği üzere Yeşilköy havalimanı uluslararası düzeyde dünyanın sayılı havalimanlarındandır.
Tabi ki başka bir ülkeye gitmenin üzerine aldığın sorumluluklarının tatlı bir heyecanı ve gururunu taşıyorduk. Bir buçuk saat sonra Arnavutluk'un başkenti Tirana yol arkadaşım Ahmet ile indik. Rutin işlerden sonra tam çıkıyoruz ki gümrük kontrolü olacak denildi. Ben hemen görevliye çıkabilir miyim dedim. Where are you from (hangi ülkedensin?) sorusuna Türkiyeliyim dedim. Buyurun geçin dedi. Anladım ki geçmişinde büyük ülke isen, ekonomin büyükse, yardım ve adaletine güveniliyorsa takdir ediliyorsun.
Çıkışta bizi (Al Miresia) İyilik Derneği'nden kardeşlerimiz karşıladılar. Selamun aleyküm ve aleyküm esselam bu ne güzel kelam. Resulullah selamı yayın buyurmuş. Selam, muhabbeti, sevgiyi, kardeşlik duygularını pekiştirmenin anahtarı.
Sarıldık, kalplerimizi birbiriyle tokuşturduk. Çok güzel bir muhabbet alanı açıldı. “derler ki sen iyi isen tüm âlem iyi sen kötü isen tüm âlem kötü” iyilik de kötülükte kişide başlar. Gelen vasıtalara bindik ve yola koyulduk. Önce dernek binasındaki kardeşlerimizle ve dernek başkanı Korap Bey ile tanışma ve yorgunluk molası verdik.
-Alışkanlık ve alıştırılma
-Empoze etme
-Çay mı kahve mi?
Çay içelim dedik. Tiranda kahve yoğunlukta içiliyormuş. Neyse çay bulundu ve içtik. Dedik ya kardeşlerle bayramlaşmaya gittik. Bayramı yapabilmek için bayram öncesi hazırlık yapmak gerekir. İşte Arnavutluk'ta kardeşlerimiz arife günü oruç tutuyorlardı. Biz seferiyiz yani yolcuyuz. Yolcu oruç tutmaz. Anladık ki Avrupa'nın göbeğinde yıllarca komünizm altında yaşamalarına rağmen gelenek bozulmamış ve oruç tutuyorlar.
Oruç sabır
Oruç nefis terbiyesi
Oruç Allaha ve Resulüne yakınlaştırma aracı.
O anda gönlüm kabardı, ruhumda fırtınaların koptuğunu muhabbetimin iki katına çıktığını hissettim. Ve dedim ki ne iyi ettin geldin. Evlad-ı Fatihan diyarında bu torunlarda iş var dedim.
Fetih batıdan başlar.
Omuz omuza.
Müminler kardeştir.
Müminler vücudun bir uzvu gibidir. Vücudun bir yeri ağrırsa her yeri ağrır, bir yeri gülerse her yeri güler.
Oradan başka bir derneğe İstikbal ve Gelecek Derneğine ziyarete gittik. Bu dernek daha çok eğitim işleri ile ilgileniyor. Başkanı Tahir Bey muhteşem bir gönül adamı, ihlaslı bir mümin. Konuşmamız esnasında şunu anladım ki Hacc suresi 37. Ayette Mevla'mız “ O kurbanların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır fakat sizden ona yalnız takvanız saygı ve itaatiniz ulaşır.” Anladım ki maksat et dağıtmak, kurban kesmek değil, bu ziyaretlerin Müslüman kardeşlerimizi onurlandırdığını, başlarını daha dik tutmalarına vesile olduğunu, bizi görünce yüzlerinde oluşan onur ve gururlu ifadeden anladım. Daha sonra devletimizin kültürümüzü yaygınlaştırmak için kurduğu Yunus Emre Kültür merkezini ziyarete gittik. Oradaki çalışanlar da Arnavut'tu tanıştık bilgi aldık. İsmi Egert olan kardeşimiz Türkiye'de okumuş, yiğit ve Müslüman çocuk, Arnavutluk'un geleceği bunlar.
Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti Diyanet Vakfının aracılığı ile yapımı devam eden Mimar Sinan Camii'ni ziyaret ettik. Tiran'ın tam ortasında muhteşem bir Türk eseri meydana çıkıyor.
Bayram namazını başkentin en büyük meydanı Tiran'ın tam ortasında on bin kişilik bir cemaatle kıldık. Muhteşem bir manzaraydı. Kadın erkek, yaşlı genç, çoluk çocuk herkes oradaydı.
Şu hisse kapıldım; sanki bu bir başkaldırı, dirilişin sembolü gibiydi. Ruhumun fırtınası kalbimin atışı bana dedi ki, oğlum Hasan yıllarca komünizm altında yaşayan bu insanlar bu gün bu meydanda bayram namazı kılıyor. Rabbim isterse sular kıvrım kıvrım bükülür bu Arnavutluk'un üstüne İslam mührü vurulur.
Arnavutluk'un genelinde tarihiden gelen bir Bektaşilik geleneği var. Bektaşi türbelerini ziyaret ediyorlar ve bu geleneği sürdürüyorlar.
Daha sonra, kurban kesimi yerine gittik. Çok temiz ve düzenli bir mezbaha idi. Kurbanlar kesilerek parçalanarak soğuk hava deposu olan bir araca yüklendi. Şahsen benim de çok önemsediğim cami kapılarında ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermek için yola çıktık. Bu âdetin çok faydaları vardır fakat ben bir faydasını söylemek istiyorum. O insanlar ibadet hanesine sahip olacak, cemaat alışkanlığını kazanacak ve camiye aidiyet duygusu oluşturacaktır. Dikkat ettiyseniz Hristiyan âlemi yardımlarını kilisede yapıyor.
Arnavutluk bir Avrupa ülkesi olduğundan prensipli ve düzenli bir organizasyon yaptılar. Avrupa'nın hiçbir değerini önemsemem fakat Allah resulü ilim müminin yitik malıdır, ilim Çin'de de olsa alınız hadis-i şerifi bizi iyi örnekleri almaya zorluyor.
Arnavutluk bir baştan bir başa gezerken bir Anadolu şehri hissi veriyor. Nasıl mı? Her köyünde cami, her şehri yeşil, sanki Sakarya'yı, Samsun'u, Tokat'ı geziyormuş gibi. Yeşilin her tonu, küçük küçük dağlar, verimli ve sulu ovalar, mısır tarlaları, yonca çayırları… Avrupa'nın taştan soğuk kasvetli binalarının olmadığı vahşi kapitalizmin henüz el atıp doğayı ve çevreyi bozmadığı şirin bir ülke. Hele hele yardım dağıttığımız günlerde hava berrak gökyüzü masmavi, güneş sanki eylül hüznünün berraklığını, huzurunu üzerimize yansıtıyordu. Rabbim tüm dünya ülkelerine İslam'ın güneşini Allah'ın emirlerini Resulullah'ın sünnetini yaşayacak günler nasip etsin.
Allaha emanet olun.
Selametle…
23.08.2018
HASAN AĞIRMAN